( OBSESİF - KOMPULSİF BOZUKLUK = OKB )
“Mikrop bulaşma korkularına tutulmuş olan Ali bey, bir binanın altından geçerken yukarıya baktığında gözünde bir damla hissetti. Hasta birinin pencereden dışarıya tükürdüğü düşüncesi ile takıntı (obsesyon) geliştirdi. Kendini 16 katlı binanın her odasına gidip, her hangi birinin pencereden tükürüp tükürmediğini sormak zorunda hissetti. Aklını kaçırdığını düşünüyordu.”
OKB’nin TANIMI:
Takıntı sorunu olarak da tarif edilen Obsesif-Kompulsif Bozukluk (OKB); bireyin aklından uzaklaştıramadığı, iradesi ve kontrolü dışında zihnine hücum eden, rahatsız edici, çoğu zaman tehdit edici, ısrarcı ve tekrarlayıcı düşünceler olarak tanımlanan obsesyon ve çoğunlukla obsesyonlara tepki olarak ortaya çıkan, yinelenen davranışlar olarak tanımlanan kompulsiyon belirtilerinin oluşturduğu bir sorundur (Öztürk, 1997).
Bu tarz takıntılara sahip olan kişiler bunları ( yani obsesyon ve kompulsiyonlarını ) gizlemeye çalışır. Kendi çabalarıyla yenebileceklerini düşünürler.Saçma olduklarını biliyorum ama kendime engel olamıyorum derler. Yıllarca süren engelleme çabalardan sonra uzmana başvururlar. Belirtiler arttıkça ve yayıldıkça kişinin yaşamı kısıtlanır, verimi düşer, çevresindekiler bıkar ve ancak böyle bir durumda uzmanına gidip yardım ararlar. Çoğu artık iyice kök salmıştır. Majör depresif ( ilerlemiş depresyon) durum varsa uzmana başvururlar. Obsesyon ve kompulsiyonlar yani takıntılar arttıkça, kişinin uyumu bozulur; mesleğine , okuluna, devam edemeyebilir veya gereken performansı gösteremeyebilir, çevresi ve ailesiyle ilişkilerini yürütemez.
Obsesyonlar ( takıntılı düşünceler) istenmeden gelen, uygunsuz olarak yaşanan ve belirgin anksiyete (evham) ya da sıkıntıya neden olan, sürekli düşünceler veya dürtülerdir.Obsesif (takıntılı) düşüncelere sahip olan kişilerin bir düşünceyi akılları dışında tutmaya güçleri yetmez (örneğin suçluluk, temizlik, saldırganlık ya da dini düşüncelerle zihinleri sürekli meşguldür).
Bu taraz takıntılı düşünceleri olan kişi genellikle bu düşünceleri ya da dürtülerine önem vermemeye ya da bunları baskılamaya çalışır ya da başka bir düşünce ya da eylemle (yani bir şey yaparak) bunları etkisizleştirmeye çalışır. Sözgelimi ocağı kapatıp kapatmadığına ilişkin güvence duymak için ocağı tekrar tekrar kontrol ederek bu düşüncelerini etkisizleştirmeye çalışır.
Örnek 2:
“Her namaz kıldığında aklından Allah’a küfretme isteği geçen Ferhat bey büyük suçluluk ve günahkarlık düşünceleri içindeydi. Bu duygularından kurtulmak için daha çok namaz kılmayı denemiş ama sorun devam edince artık namaz kılamaz hale gelmişti. Korkuyordu.”
Kompülsif davranışlı insanlar kendilerini belirli davranışları ya da davranış serilerini tekrar tekrar yerine getirmek zorunda hissederler (tekrarlayan el yıkamaları, sayma, kontrol etme ya da kaldırımlarda çatlaklara basarak yürüme gibi).
Kompulsiyonlar yineleyici davranışlar ya da zihinsel eylemlerdir. Kompulsiyonların amacı kaygı ( anksiyete veya evham da denir) ya da sıkıntıdan korunmak ya da bunları azaltmaktır, haz almak ya da doyum sağlamak değildir. Birçok durumda kişi, obsesyona eşlik eden sıkıntıyı azaltmak ya da korktuğu bir olay ya da durumdan korunmak için bir kompulsiyonu yerine getirmeye zorlanmış gibi hisseder. Yani kötü bir düşüncenin yarattığı endişeyi azaltmak için bir şey yapması gerektiğini düşünür.
Örnek 3:
“ Evinin temizlenmediğini düşünen Hatice hanım dışardan gelen kocasına her seferinde evi kirletmemesi için kapıda terlik verip banyoya gönderiyor, kıyafetlerini makinede iki sefer yıkıyor, duş almasını istiyor ve hazırladığı temiz kıyafetleri giydirip sonra kendisi duşa giriyor ve temizlendiğini hissedene kadar yıkanıyordu. Bunu bazen günde 3-4 defa yapıyordu.”
Kompülsif davranışlar, bazı aktiviteleri içeren özenli davranış alışkanlıkları haline gelebilir. Örneğin bir adam mobilyasının yerinden hiçbir zaman bir milim olsun ayrılmasını istemeyebilir. Giyinme ya da soyunma, dişlerini fırçalama ve tuvaleti dakik kullanma gibi hareketleri, değişmeyen bir düzende (sıralı olarak) yapsa da yapmasa da her zaman şüphe içinde olabilir ve sıklıkla yaptığından emin olmak için bunları tekrarlayabilir.
OKB’nin TARİHÇESİ:
Çok eski din kitaplarında ve dinsel – büyüsel törenlerde düşünce saplantıları ve davranış zorlantılarına işaret eden davranış örnekleri bulunmaktadır. Shakespear’in Macbeth adlı eserinde, eşinin Kral Duncan’ı öldürmesine neden olan Lady Macbeth, bu olaydan sonra ellerinin asla temizlenmeyeceğini düşünerek sürekli olarak ellerini yıkar.
20. yüzyıl başlarında, Pierre Janet, fobileri, obsesyonları ve kompulsiyonları “psikasteni” başlığı altında topladı. Freud, fobilerle Obsesif-Kompulsif Bozukluğun arasındaki temel farkın, bozuklukların ruhsal kökeni ve psikodinamik etkenlere bağlı olduğunu savunda ve fobik bozuklukla Obsesif-Kompulsif Bozukluğu ayrı rahatsızlıklar olarak ele aldı. Obsesif-Kompulsif Bozukluğun ruhsal kökeni ve psikodinamiği hakkındaki çağdaş görüşler Freud tarafından geliştirilmiştir. 20. yüzyılda öğrenme kuralları ile obsesif-kompulsif etiyolojisine ve tedaviye de önemli katkılar sağlanmıştır.
OKB’nin SIKLIĞI:
Obsesif-Kompulsif kişilerin çoğunun, durumları gerçekten dayanılmaz hale gelmeden önce tedavi için başvurmaması, bazı kişilerin ise, düşündüğü ve yaptığı şeylerden dolayı utanıp bunları başkasına anlatamaması ve hastalıklarını gizlemesi nedeniyle bu sorunun sık görülmediği düşünülür. Oysaki tüm psikolojik sorunlar içinde yaygınlık yönünden fobiler, madde kullanımı ve depresyondan sonra dördüncü sırada geldiği belirtilmektedir. Psikiyatri kliniklerine başvuran kişilerde ise her on kişiden birinde takıntılarla ilgili ( obsesif-kompulsif ) sorunlar vardır.
OKB ( takıntı sorunu) genellikle süreğen ve inatçı bir sorundur. Çoğu zaman yavaş yavaş başlar, ancak bazı olgularda birden başladığı da bildirilmiştir. Çoğu kişide kronik, alevlenip yatışan bir gidişi vardır. Bu alevlenmeler stresle ilişkili olabilir.
Takıntı hastalığı olarak da bilinen OKB ( obsesif kompulsif bozukluk)’den kurtulmak için ilk yapılması gereken şey öncelikle bir psikiyatristle görüşüp ilaç kullanımına gerek var mı bunu öğrenmektir. Ardından bu sorundan kurtulmak için bu alanda bilgili, deneyimli bir Uzman klinik psikologla düzenli görüşmelere başlamaktır. Görüşeceğiniz kişi eğer klinik psikolog değilse soruna yanlış müdahale edilmesi her sorunda olduğu gibi sizin “ben bu sorundan kurtulamam” diye düşünmenize yani umutsuzluğa düşmenize sebep olur. Klinik psikolog olup olmadığını lütfen sorun ve diplomalarını görmek isteyin. Görüşmeye öncelikle klinik psikologla başlarsanız sizin ilaç tedavisi konusundaki çekincelerinizi dinleyip gerekliyse sizi psikiyatri uzmanına yönlendirmesini isteyebilirsiniz.
Klinik psikoloğun bilişsel-davranışçı terapi yöntemini kullanması bu sorunun çözümünde etkili olacaktır.
2008-2012 yılları arasında dört yıl çalıştığım Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi’de sorunu hafiften çok ağır düzeye kadar değişen pek çok takıntı (OKB) hastasıyla psikiyatristlerle beraber çalışma imkanı buldum. 2005 yılı Yüksek lisans araştırmamda da çalıştığım bu konunun doğru yöntemlerle güzel sonuçlar verdiğini gördüm. “Ben bu sorundan kurtulamam” diye düşünmeden, harekete geçip yardım almak takıntılardan kurtulmak için atılacak en önemli adımdır.
Kaynaklar:
*Amerikan Psikiyatri Birliği: Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı (1994), 4. Baskı, Amerikan Psikiyatri Birliği, Washington D.C., Köroğlu, E. (çev.), Hekimler Yayın Birliği, Ankara.
* Bayraktar, E. (1997), Obsesif – Kompulsif Bozukluk, Psikiyatri Dünyası, 1: 25-32.
* Öztürk, M. O. (1997), Ruh Sağlığı ve Bozuklukları, Hekimler Yayın Birliği, Ankara.
* Şahin, (1997), Obsesif – Kompulsif Bozukluk, Güleç, C ve Köroğlu, E (Ed.), Psikiyatri Temel Kitabı, Cilt 1, Hekimler Yayın Birliği, Ankara.
* Sayılgan, M. A. (1998), Obsesif – Kompulsif Bozukluk, Savaşır, I., Boyacıoğlu G., Kabakçıoğlu, E. (Ed.), Bilişsel – Davranışçı Terapiler, Türk Psikologlar Derneği Yayınları, Ankara.
*klinik uygulama notları ve gözlem raporlar